Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Şevki Akdağ

Değişen Dünya Değişmeyen Eğitim Sistemi

İnsanlık yeni gelişmeler ile her geçen gün evrenin gizemini çözmeye çalışırken eğitim sistemi bu hıza ayak uydurabiliyor mu? Çağımızın en büyük sorunu, sorunsalı olacak çünkü çağımız dönüşüm ve değişimin hızına yetişmeye çalıştığımız en belirgin çağ olacak.

Ebetteki dünyada bu anlamdaki gelişmeleri takip etmeye çalıştıkça çabamın ve saatlerimin yetmediğini görünce derin bir kaygıya bürünüyorum. Neden mi ?

Çünkü bir eğitimciyim, bir hukukçuyum ve hepsinden önemlisi çocuklarını geleceğe hazırlamaya çalışan kaygılı bir babayım.

Henüz okullarda beslenme sorunu gibi birincil ihtiyaçların karşılanmasını tartışıyorken, ailelerin eğitim giderlerini vazgeçilebilir, ötelenebilir gider kalemi olarak görmelerinden başlayıp eğitim fakültelerinin yeterliliğine kadar değerlendirilmesi gereken geniş, bu ülkenin kaderini belirleyecek kadar önemli olduğunu nasıl anlatırız.

Eğitimin sadece fiziksel mekânlarda veya donatılardan ibaret olduğunu görmek çağın bir hayli gerisinde kaldığımızın daispatıdır. Oysa ülke olarak bu konuda çok yetkin bilim insanlarına, yatırımcılarına sahibiz. Ancak bunlar bireysel çabalardan öteye gidememektedir. Bir başka bakış açısıyla bizim kullanamadığımız insan kaynağını beyin gücünü her fırsatta eleştirdiğimiz batı dünyası bizden fazla kullanmakta ve o birikimlerde istifade edebilmektedir. Yıllar önce BAU Berlin Kampusunun açılışında tanıştığım Berlin Parlamentosunun değerli üyesi ve aynı zamanda hemşerimiz Özcan Mutlu;‘’Gelişen ve hızla değişen dünyada yurt dışındaki vatandaşlarımızın çocuklarına yönelik eğitim olanakları sunmalı, çocuklarımıza sahip çıkmalısınız.’’ demişti. Şimdi daha iyi anlıyorum ne söylemek istediğini ve bizlere nasıl bir hedef gösterdiğini. Yurt dışında yaşayan çocuklarımızın ülkeleri ile bağını sürekli hale getirmenin ötesinde bu çocukların ayrımcı ve eleyici sistemin mağduriyetinden korunarak başarılı insan sayısını artırmanın ülkemize sağlayacağı katma değeri ve diplomatik gücü bir düşünün. İşte batı uygarlığı başarılı her insana sahip çıkmakta önündeki engelleri kaldırmaktadır. Sn. Özcan Mutlu, Türk asıllı olmasına rağmen Almanya Federal Meclisi vekilliği boyunca Eğitim Komitesi ile Araştırma ve Teknoloji Komitesi’nde hizmet vermiş ve parlamento grubunun vatandaş katılımı raportörlüğünü üstlenmiştir. Biz olsaydık yerlilik ve millik terazisine koyar kilo hesabıyla meseleyi çözmeye çalışırdık. İlmin milleti yoktur. ‘’Çin de dahi olsa arayıp bulunuz.’’buna gereken ehemmiyeti gösterdiğimiz söylenebilir mi?

Konumuz eğitim öğretim olunca bizlere eğitimde bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini sürekli anlatan Bahçeşehir Uğur Eğitim kurumları Mütevelli Heyeti Başkanı Sn. Enver Yücel’i de anmadan geçmek olmaz. Enver Bey ile katıldığımız her toplantı bizler için yeni kazanımlar demektir. Bu nedenlerle de geçmişte başlattığım ancak günümüzde aile üyelerimiz tarafından yürütülen eğitim faaliyetlerini bir ticari faaliyet olmaktan öte ilimizin geleceğine yapılan bir yatırım olarak görüyoruz. Çünkü birer vizyoner olarak illerimizde hizmet etmemizi sağlayan Sn. Yücel Türkiye’de eğitim sistemi içerisinde önemli bir isim ve yol göstericidir. Enver Beyin bu gayret ve çabası Birleşmiş Milletler Örgütünün de ilgisini çekmiştir. Küresel eğitime katkıları sadece Türkiye’de değil dünyada da takdir almış, 2014 yılında Birleşmiş Milletler himayesinde gerçekleşen UNCA Ödülleri’nin New York’ta düzenlenen töreninde ilk kez bir Türk ve eğitimci olarak UNCA Özel Ödülü olan Küresel Eğitim ödülünü Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un elinden almıştır.

Ayrıca BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’e Nikhil Seth tarafından BM Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Uluslararası Eğitim Merkezi Türkiye Başkanı unvanı, Birleşmiş Milletler Sertifikası (UNC) ve Birleşmiş Milletler bayrağı verildi.

Üç yıl üst üste Ekonomi Bakanlığı’nın “hizmet ihracatı alanında Türkiye’ye en fazla katkı sunan eğitim girişimcisi ödülü” almıştır.

Ülkemizdeki eğitimi dert edinen bir başka isim ise Prof. Dr. Selçuk Şirin’dir. Bu konuda başarılı akademik çalışmaları Amerikan bilim çevrelerince yakından takip edilen bilim insanımız Türkiye’de “1 Milyon Kitap Projesi” ile de okul öncesi eğitimin önemine vurgu yapmıştır. Okul öncesi eğitimin akademik başarı üzerindeki etkilerini merak edenler için oldukça faydalı bilgileri sonraki yazılarımızda konu edineceğiz. Özetle belirtmemiz gerekir ki kaliteli bir okul öncesi eğitim ortamı akademik başarı üzerinde oldukça etkilidir. Öğrenciler için rol model olacak Sn. Şirin’in başarı hikâyesi mutlaka anlatılmalıdır. Selçuk Şirin İlkokula Yiğit konağı köyünde başladı, liseyi Göle’de bitirdi. ODTÜ’den lisans, SUNY’ den yüksek lisans ve Boston College’dan doktora derecesi alan Şirin, 100’ü aşkın bilimsel yayına imza attı. Selçuk Şirin 2015 yılında ABD Bilimler Akademisi Çocuk, Ergen ve Aile Komisyonu’na seçildi. Tam bir başarı hikâyesine sahip Selçuk Şirin’in kitapları mutlaka okunacak kitapların başında gelmelidir.

Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkün Özgür Bolat, Mümin Sekman, Bahar Eriş gibi onlarca bu alanda yetkin isme sahipken bunları bir potada toplayıp eğitim politikası üretememek tam bir beceriksizlik olsa gerek.

Bu gün gelinen noktada bireyselleştirilen eğitim modellerinden tutunda her öğrencinin öğrenebileceğini ancak gerekli yöntemin bulunmasından sıkıntılar yaşadığımız bir durumdayız. Her öğrencinin öğrenme yöntemi farklıdır ve parmak izi kadar kendine hastır” anlayışının yaygınlaştığı bir durumda velilerimiz bu farklı öğrenme sistemini ve bireyselleştirmeyi doğru algılamamıştır. Maalesef ekonomik yetkinliğe sahip her aile çocuğunu özel dersler ile boğmuş, çocuklar sınav sisteminin yarattığı baskı ve ailelerin yanlış tutumları neticesinde psikolojik çıkmaza sürüklenmiştir. Ders başarısı not(puan) algısından çıkamamış bir balığın misinanın ucundaki kancadaki hareketine benzer şekilde çırpınıp durmaktadır. Bu çırpınış balığı iğneden kurtaramadığı gibi çabaladıkça can çekişir hale getirmiştir. Birçok öğrencimiz bu baskı ve derin yalnızlık içerisinde psikiyatri servislerindeki ilaçlar ile odaklanma ve başarı yolu aramaktadır. Okul huzurun ve oyunun alanı olmaktan çıkmış öğrenciler için katı kuralların olduğu gereksiz müfredatın ağırlığı ile işkence yerine dönüşmüştür. Bana her sabah gülüp eğlenerek kaç öğrencinin okuluna gittiğini söyleyebilirsiniz. Okuma saatleri ile öğrencilere kazandırmaya çalıştığımız okuma alışkanlığına rağmen halen PİSA sınavlarında okuduğunu anlama ve yorumlayabilme konusunda istediğimiz seviyede değiliz. Okuma alışkanlığı ilk yıllarda kazandırılması gerekirken lise öğrencilerine bu alışkanlığı kazandırmaya çalışmamız sistem açısından bir açmaz değil de nedir. Resim, müzik, beden eğitimi ve sağlıklı yaşam ve yabancı dil öğreniminin eğitim programlarının gereği olmaktan öte bir yaşam becerisi olduğu algısını yerleştirmeliyiz. Uğur okulları tarafından yıllardır yakından takip ettiğim kulüp çalışmaları, sorumlu üretim ve tüketim çalışmaları, STEM ve 5 Dil 2 Beceri, Metodbox uygulamaları bu anlamda takdir edilecek çalışmalar olarak sektörde öne çıkmaktadır.

Çağımızın gerektirdiği teknolojik gelişmelerin yanında modern fiziki alanların inşası eğitim anlayışımızı yeterince değiştirememiştir. Öğretmen eğitimlerinin yetersizliği güncel sorun olmaya devam etmektedir. Yeterli donanımla yetiştiremediğimiz öğretmenlerimiz. Mesleki deneyim kazanmaları gereken staj dönemlerinde yeterince deneyim kazanamamaktadır. Yeterince deneyim sahibi olmadan öğrenci sorumluluğu verdiğimiz öğretmenler yanında eğitim politikalarındaki yanlışlık yüzünden kaç kuşağı daha heba edeceğimiz meçhul.

Sesinizi duyar gibiyim haklısınız bu ülkede formasyon eğitimi almamış binlerce insanın öğretmen olarak atandığı dönemleri de yaşadık. Ancak hiçbir zaman Sui misal emsal olmaz. Eskiden eğitim öğretim kurumları diye bahsettiğimiz okullarımız adete bir Uzay üssü gibi hummalı çalışma ile Sınav hazırlık merkezleri haline getirilmiştir. Sınav merkezli eğitimde çıkmalıyız dedikçe sınav bataklığına sürüklenmiş bir eğitim sitemi haline getirildik. Okullarda hafta sonlarında verilen kurslar dershaneciliğin yaygın hale gelmesini sağlamıştır. Kanımca eğitimde önemli sorun olarak karşımızda duran birçok etken olmasına rağmen aklımıza gelen ilk sorunları aşağıdaki şekilde sıralarsak yanılmış olmayız.

-Beslenme: Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik koşullar yüzünden çocuklarımız yeterince doğru beslenememektedir. Her öğrenci günde en az 1 öğün kaliteli yemeğe ulaşabilme imkânına sahip olmalıdır.

-Barınma: Orta okul ve lise öğrencileri için eğitim hayatı boyunca devlet yurtlarında koşulsuz barınma imkanı tanınmalı veya ailelere kira yardımı yapılmalıdır.

Yetkin ve iletişim becerileri güçlü öğretmen: Öğretmen eğitimleri kamu özel sektör ayrımı yapılmadan zorunlu hale getirilmeli. Bölgesel öğretmen yetiştirme enstitüleri kurulmalıdır. Yaz döneminde öğretmenlere bilgi ve becerilerini geliştirecek ve tecrübelerini paylaşacak eğitimler düzenlenmelidir. Her öğretmen 2-3 yıl da bir bu eğitimlere tabi olmalıdır. Öğretmenlere müzeler gibi sinema tiyatro gibi etkinlikler ayda en az birkaç kez ücretsiz hale getirilmelidir.

Sanat ve sporla yoğrulmuş müfredat oluşturulmalı müfredat sadeleştirilmelidir: İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar verilen bir çok bilgi kalıcı olmadığı gibi öğrenciler üzerinde bezginlik yaratmaktadır. Önemli olan öğrencinin araştırma duygusunu geliştirmek proje temelli öğrenmenin yolunu açmak olmalıdır.

Taşımalı eğitim: Bir an önce sonlandırılmalıdır. Sabahın erken saatlerinde ailesinden uzak merkezlere taşınan öğrenciler her türlü riskle karşı karşıya kalmaktadır. Bunun yerine gerekiyorsa taşımalı öğretmen sistemine geçilmelidir. Daha iyisi öğretmenler için bu alanlarda yaşanabilir ve imkanların iyileştirilebildiği alanlar yaratmak öğretmeni ekonomik olarak güçlendirmektir. Öğretmenlere köylerde konfor alanı yaratmaktır.

-Öğretmenlerin 5 yılda bir okul değişimi zorunlu hale getirilmelidir: Zorunlu rotasyon uygulaması devam ettirilmelidir.

Çünkü;

”Eğitimde feda edilecek tek bir fert bile yoktur”

EĞİTİMDİR Kİ, BİR MİLLETİ YA ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, ŞANLI, YÜKSEK BİR TOPLULUK HALİNDE YAŞATIR; YA DA ESARET VE SEFALETE TERK EDER”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER