Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Şevki Akdağ

İtibar Mı? İktidar Mı?

Geleneksel yaşam tarzında itibar iktidardan üstün bir meziyet olarak kabul edilmektedir. Burada iktidar kavramı; hemen kısa yoldan düşünülecek olan hükümet etme yolu olan iktidardan ziyade ilişkililer bağlamında ele alınmalıdır.

Bu ikili ilişkiler veya bir örgütlülük içerisindeki itibar arayışının yolu olan iktidar kavramından hareketle düşünülmelidir. Kişisel iktidar arayışı! Neden ihtiyaç duyulduğu ile ilgili tartışmalar bir kenarda dursun. İktidar olabilmek için her yolu mubah gören makyavelist bir yaklaşımın nasıl insanı zamanla tüketebileceği gerçeğiyle her gün her platformda karşılaşmak mümkün.

Olumsuzluk yaratan hatalar aslında hepimizin bahaneci ya da çıkar kaygısıyla görmezden gelinmesiyle her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Tıpkı COVİD 19 gibi bazende öldürücü olabilmektedir. İktidar heveslisi kimi bireyler gözünü kararttığında kimi zaman itibar katili, kimi zamanda bir cinayetin faili olabilmektedir.

Aslında her alanda incelenmesi gereken bir psikotik vaka olan bu insanlar yakın çevrelerince görmezden gelinerek bazende çıkar uğruna alkışlanarak güçlendirilmektedir. Hepimiz sohbet ederken dürüstlüğün, adaletin önemine vurgu yapar,  birer ermiş rolüne bürünürüz. Ne yazık ki toplumsal anlamda tepki gösterilmeyen bu durumlar kendine adaleti şiar ettiğini belirten grupların, toplumların, partilerin veya cemaatlerin kan kaybına neden olmakta onları içten içe çürütmektedir.

Bu günkü siyasal yapıların en önemli unsuru olan siyasi partilerden de bunu sıkça görmek mümkün. Birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışanların haksız itham ve iftiraları rakibini yok etmenin bir yolu olarak göze batmadan yapılabilmektedir. Alttan üste doğru yapılanmasını gerçekleştiremeyen siyasal yapılar tepeden dayatmacı bir anlayışla şekillenmektedir. Sonuçta tablo siyaset sahnesinde halkın istekleri değil liderlerin ve lider karşısında güç devşirme peşinde olan yanaşmacıların egosunu tatmin haline bürünüyor.

Temsilde adalet olmadığı gibi seçilecek temsilci adaylarının tespiti konusunun gizemi kendisini koruyor. Seçilecek kişinin temsil kabiliyeti, halka göre değil seçicilere göre belirleniyor. Aday adayı olmayı düşünenler hangi kriterler ışığında yarışacaklarını bilmedikleri gibi aday belirlenirken hangi objektif kriterlerin dikkate alındığını seçmende bilmiyor. Çünkü ortada bir kriter yok. Yani bir gün gönül verdiğiniz partinin bekçisi zaman ve emek harcadığı için yeterli görülüp karşınıza aday olarak çıkabilir. Liyakat yerini koşulsuz itaatkârlık arayışına bıraktığı müddetçe kaderimiz değişmeyecektir. Genel merkezlerde parti içerisinde güç kazanma endişesi başarısızlığın en temel nedenidir. Çünkü içteki iktidar arayışı memleketteki iktidarsızlığın yolunu açmaktadır. Örneğin kamu görevi yürütmek zorunda kalan belediye başkanları ihtiraslı örgüt yöneticilerinin etkisinde kalıp kalmama ikilemi yaşıyorlar. Ya teslim olacak ya da son kez seçilmeyi göze alacaktır. Bir başka açıdan bakıldığından da koltuğa oturan herkes gücü tek elde toplamanın derdine düşmekte istişare etmenin erdeminden uzaklaşmaktadır. Bir başka tabirle güç zehirlenmesine maruz kalınabilmektedir.

Mağrur olma padişahım senden büyük ALLAH var diyen bir neslin evlatlarıyız.

Toplumsal ve kişisel tarihlerimize dönüp baktığımızda hep halktan ve haktan yona olanlar anılmış, diğerleri tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş değil mi? Son sözü Hacivat ve Karagöze bırakalım

Hacivat: Aman Karagözüm nedir bu işler

Karagöz: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler

Hacivat: Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim hemann

Karagöz: Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, ehh Hacivat bir dahaki oyunda yakan elime geçerse vayyy haline……

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER