Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Küçük hafız Gazze’yi yazdı

Gazze’ de yaşanan insanlık dramına karşı duyarlılık gösteren Erzincan Sümbül Valide Kız Kur’an Kursu hafız öğrencisi Hafız Ümmü Gülsüm Zehra Navruz kaleme aldığı Gazze yazısında, Filistin meselesi, Kudüs meselesi, Allah’ın bizi oraya niçin yönlendirdiği meselesi ve kıyamete kadar bizim bu mesele ile imtihan edileceğimiz nüktesi, zihnimizden hiç çıkmamalı diye düşünüyorum” dedi.

Gazze’ de yaşanan insanlık dramına karşı duyarlılık gösteren Erzincan Sümbül

Hafız Ümmü Gülsüm Zehra Navruz kaleme aldığı metinde; “Gazze denilince akla Filistin toprakları gelir. Sahip çıkmamız ve korumamız gereken Mescidi Aksa gelir. Neden Mescidi Aksa: Efendimiz bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: Ancak 3 mescid için yola çıkınız. Bunlar Mescidi Haram, Mescidi Nebi Mescidi Aksa’dır. Çünkü bu 3 mescid diğer mescid ve mabedlerden üstündür, faziletlidir. Demek ki Kudüs zihnimizde güncel hiçbir problemle kıyaslanamayacak derecede farklı bir yerde durması gerekmektedir.

 

Kudüs gerçekten İslam coğrafyasının çok önemli ve çok özel bir parçasıdır. Yani İslam coğrafyasında manevi değerinin dışında birde Kudüs’e gittiğiniz zaman görebileceğiniz şeyler vardır. Mesela Kudüs ve Mescidi Aksa içerisinde erkeklerin abdest aldığı Babul Mathara isimli bir kapı vardır. Babul Mathara kapısının önünde durup sırtınızı batıya doğru verip doğuya doğru döndüğünüzde tam karşınıza gelen manzaranın fotoğrafını çekerseniz, fotoğraf karesine giren eserler, Osmanlı Döneminde inşa edilen namazgahlar, sağ tarafın da Memlük Sultanı Kayıtbayın inşa ettirirmiş olduğu muhteşem sebili görmüş olursunuz. Bu sebil İslam dünyasında inşa edilmiş en muhteşem taş eselerden birisidir. Merdivenlerin başında Fatimilerden kalan revaklar ve kemerleri ve daha arkada Kubbetüs Sahrayı göreceksiniz.  Emeviler, Abbasiler, Fatimiler, Eyyübiler; Memlükler, Osmanlılar, İngilizler, Ürdün Yönetimi nihayet şimdi modern dönemde yapılan bütün eklemelerle tamiratlarla restorasyonlarla beraber bu kareye giren eserlerin tamamı İslam coğrafyasında hakim olan imparatorlukların hepsinin izini taşır. Yani bir kare fotoğraf çektiğiniz zaman Kudüs’te İslam tarihini, İslam medeniyetini, İslam mimarisini, İslam sanatını ve Müslümanların dünyayı imar ederken gözettikleri bütün esasların hepsinin aynı yere girdiği muhteşem bir özet çıkarmış olursunuz. Böyle bir güzelliğe ve derinliğe ancak Kudüs’le ulaşabilirsiniz. Kudüs bizim neyimiz olur sorusuna cevabımız budur.

 

Filistin meselesi, Kudüs meselesi, Allah’ın bizi oraya niçin yönlendirdiği meselesi ve kıyamete kadar bizim bu mesele ile imtihan edileceğimiz nüktesi, zihnimizden hiç çıkmamalı diye düşünüyorum. Eğer bunları düşünürsek bu noktada biraz imanlı fikr edersek dışarıdan gelen eleştirilere karşı şunu söyleyebiliriz. Evet, bizim böyle bir derdimiz var ve Kudüs bizim için İnancımızın temel noktalarından bir tanesidir. Duamız ve temennimiz şudur ki içimizden Selahaddin Eyyubi gibi bir liderin çıkar:’’Ben Kudüs’ü özgür görmeden gülmeyeceğim’’ diye kendine gülmemeyi and içmiş bir yiğidin çıkmasıdır.

SELAHATTİN EYYÜBİ:

İslam Âleminin şerefli kumandanı, savaş sırasında Allah‘ın kendisine yardım ettiği hükümdar, İslam dünyasını birleştiren dahi bir insan; tarihin en büyük galibiyetlerinden birini elde eden bir komutan, Hıristiyanların korkulu rüyası. Kudüs’ün Fatihi Selahaddin’i Eyyubi.

İsmi Yusuf ya da hepimizin bildiği adıyla Selahattin Eyyubi, Selahattin Eyyubi 1138 yılında Bağdat şehrinde dünyaya geldi babası Necmettin Eyyup Selçuklu emiri İmadeddin Zengi’nin hizmetindeydi. Selahattin Eyyubi de babası vefat edince sekiz yaşından itibaren Zengi hükümdarı Nurettin Zengi’nin himayesinde yetiştirilmiştir. Nurettin Zengi 2. haçlı seferini durdurmuş 50’den fazla şehri haçlılardan almış ve buradan kazandığı itibar ile Selçuklu Hanedanını geride bırakmıştır.

Selahattin Eyyubi ahlakını Nurettin Zengi’den almaktadır ve Nurettin Zengi –içinde-adalette Hulefa-i Raşidinden dört büyük Halifeden sonra geldiği söylenir. Selahattin Eyyubi bir gün minber de Cuma Hutbesi okumaktaydı cemaatin içerisinden bir delikanlı kalkıp ‘Ey Selahattin Eyyubi neyi anlatıp duruyorsun sen, Kudüs işgal altında neyi konuşuyoruz biz burada’ der. Cihat aşkıyla yanan bu genç gençliğin vermiş olduğu delikanlılıkla Selahattin Eyyubiye bu şekilde çıkışmıştı. Selahattin Eyyubi hiç cevap vermemişti, Cuma namazını kıldırmış, bitmişti cumartesi sabah namazında; ‘Dün ben hutbedeyken ‘cihat edelim’ diyen o delikanlı nerede’ diye sordu, askerler gidip bakar; ‘efendim evde, sabah namazına gelmedi’ der. Selahattin Eyyubi söyleyin işte bu yüzden Kudüs’e Cihat’a çıkmıyoruz der ve Selahattin Eyyubi Kudüs’ü fethetmek için ortalama yedi yıl bekler. Yine başka bir günde birisi Selahattin Eyyubi’yi yüzü asık görür;’Neden hiç gülmüyorsun, tebessüm etmiyorsun yüzün hep asık? Müslüman tebessüm eder.’ gibi şeyler söyleyince Selahattin Eyyubi:’Kudüs Haçlıların elindeyken sen nasıl gülebiliyorsun?’diyerek karşılık verir. Selahattin Eyyubi gerçekten de Kudüs’ü haçlıların elinden alana kadar hiç gülmemiştir. Bir zamanlar Bağdat’ta ünlü bir marangoz vardı, bu marangoz ömrünün son zamanlarında çok güzel bir minber oydu. Sedef kakmalı, ceviz ağacından alımlı mı alımlı. Her gören minberin güzelliği ile büyüleniyordu. Bu güzel minberin namı her geçen gün biraz daha duyuluyordu. Bağdat’a her gelen ona gidip ‘Şu minberi bize sat, falanca camiye götürelim’ onun verdiği cevap ise hep ‘hayır’ oluyordu.

Marangoz herkese bu minber Mescidi Aksa’ da duracak diyordu. Ahali şaşırıp iyide Kudüs Haçlı işgali altında diyorlardı, marangoz üşenmeden hep aynı cevabı veriyordu. ‘Benim elimden gelen bu ben zanatkârarım, minber yontarım bir babayiğit de çıksın Kudüs’ü alsın bu minberi yerine oturtsun.’Bu minber hikayesinin konuşulmadığı hiçbir yer kalmamış herkes minderin güzelliğini anlatır olmuş. Aynı Hikâyeyi 7-8 yaşlarında bir çocuk da dinlemiş ama o eserin güzelliğinden çok ustanın vasiyetine kulak vermiş aradan 40 yıl geçmiş ve o minberi gereken yere Mescidi Aksaya yerleştirmişti. Sultan Selehattin Eyyubi ve Müslümanlar cuma günü namaz vaktinden önce şehre girdiler şehre ilk girdikleri cuma gününde Mescidi Aksa da bulunan haçları, rahipleri ve domuzları dışarı çıkarıp, Mescidi Aksa’yı temizlediler.

Tapınak şövalyeleri büyük mihrabın batı kısmında kendileri için odalar yapmışlardı, mihrabı da kendilerine depo edinmişlerdi. Bütün buralar temizlendi ve İslamiyet dönemindeki eski haline döndürüldü. Kubbetü’s Sahra temiz su ile yıkandı sonra da üzerine gül suyu ve misk saçıldı, kubbesinde ki haç indirildi yerine hilal yerleştirildi. Sultan Nurettin Zenginin Kudüs için yaptırmış olduğu minberi getirtildi. Nurettin Zengi Kudüs’ü kendisinin fethedeceğini umuyordu ama bu fetih onun vefatından sonra kendi tabilerinden Sultan Selahattin’in eliyle gerçekleşmişti. Minber mihrabın bitişiğine kuruldu, halılar serildi, kandiller asıldı, seccadeler dizildi, çokça secde edildi; türlü ibadetler yapıldı. Dualar ve yakarışlar göğe yükseldi, bereketler indi, sıkıntılar gitti, namazlar kılındı; müezzinler ezan okudu, Allah birdir denildi, keşişler sustu, perişanlık gitti; mutluluk geldi, uğursuzluk gitti, dolmayan doğrulmayan bir tek dengi bulunmayan her şeyin kendisine muhtaç olduğu ama kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı bir Allah’a ibadet edildi. Hak geldi, batıl gitti..Diller onu Selahaddin’i Eyyubi diye anmıştı.

SELAHATTİN EYYUBİ‘NİN VEFATI

Selahattin Eyyubi Kudüs Fatih lakabıyla İslam dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almıştı. Mısır’da kurduğu medreselere İslam dünyasının her tarafından âlimler ve talebeler gelmiş ve çok sayıda ilmi eserler kaleme alarak Mısır’ı Şiilerden temizleyip bir ilim merkezi haline getirmişlerdi. Ibn-i  şeddat onun tarih bilgisinin çok kuvvetli olduğunu ve kültürünün geniş olduğunu anlatır verdiği sözü ne olursa olsun tutar affetmeyi severdi.

Yıl 1193 İslam’ın müdafaası için haçlı ordusuna karşı iman dolu göğsünü siper eden büyük kumandan Selahattin Eyyubi hayatının son dakikalarını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ricada bulunmuştu. Bana uzunca bir değnek getirin, başucunda bekleyenler bu isteğin manasını anlamasalar da uzunca bir değnek getirdiler bir zamanlar birleşik Haçlı ordusuna karşı koyan Selahattin Eyyubi yün yorganın altından güçlükle çıkardığı eliyle köşedeki dolabı işaret etti, şurada benim kefenim saklı durmaktadır onu çıkarın ve bu değneğin ucuna takın, yanındakiler biraz merak biraz da heyecanla kefeni değneğin ucuna taktılar. Ayakucunda sopanın başında beyaz bir kefen dalgalandığını gören büyük kahraman bu defa şu vasiyeti yaptı: Şimdi bu sopayı alıp Şam’ın bütün sokaklarını gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle seslenin; Ey ahali!  Hükümdarımız Selahattin Eyyubi‘yi bilirsiniz ya, işte o sahip olduğu bunca servet ve hazinelerin hepsini burada bırakıp gidiyor şu sopanın ucundaki iki arşınlık kefenden başka bir şey götüremiyor.

Bundan ibret alın ve dünyaya aldanmayın. Hayatında öyle bir gaye edinmişti ki o gaye onu hep diri tutuyordu. Bir Müslüman’ın nasıl hayatında hedefler koyması gerektiğini gösterdi. Allah için atan bir kalp dünyada adaleti sağlamak için İslam’ın ve İslam’ın güzelliklerini bilmeyenlere ulaştırmak için atan bir yürek. Kudüs’ü almakta işte bu şuurla nasip oldu. Peki, şimdi neden nasip olmuyor derseniz çünkü önce kendimizi değiştirmemiz gerek, dünyaya odaklı hayatımız, dünya kokan hayallerimiz ve hep dünyaya yönelik hedeflerimiz var. Samimi olalım birçoğumuz kendimizden de rahatımızdan da başka bir şey düşünmüyoruz. Dönüp kendimize bir bakmamız lazım ve Allah için atan bir kalbe İslam için büyük hedeflere sahip olmamız lazım. Unutma koca Sultan Selahattin Eyyubi gibi bizimde bir gün kefenimiz bedenimize sarılacak ve o kefenin hiç bir cebi bulunmayacak.

Selahattin Eyyubi 4 Mart 1193 yılında Şam’da vefat etti o gün vefat eden büyük kumandanın arkasından halk hatimler okudu dualar etti bunca servet ihtişam hiçbirini ahrete götüremeyeceğini 2 metre bezle pek veciz bir şekilde ilan eden aziz hükümdarları için gözyaşları döktü. Allah da bizleri bu dünyadan bir şey götüremeyeceği bilinciyle ahret hayatına odaklı şekilde yaşayanlardan eylesin inşa Allah.

Haberler