Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Emek ve Demokrasi bileşenleri; Deprem değil rantçı düzen öldürdü

Erzincan Emek ve Demokrasi bileşenleri 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremin 1’nci yıldönümünde düzenlediği anma programında deprem şehitleri için Saygı duruşunda bulunuldu. Karanfil bırakarak basın açıklaması yaptı.

Erzincan Emek ve Demokrasi

Erzincan Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen Emek ve Demokrasi bileşenleri adına basın açıklamasını okuyan Hüseyin Taner; Takvimler bugün 6 Şubatı, bir yıl önce hepimizi yasa boğan bir acıyı gösteriyor. Ne yazık ki yaşadığımız bu coğrafyanın tarihi her zaman acıların, yıkımların, felaketlerin tarihi oldu. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak çok acı gördük. Çokça çile çektik. Yeri geldi, felaketin adı Erzurum Horasan oldu. Yeri geldi Erzincan oldu. Yeri geldi, yıkımın adı Muş Varto oldu, Bingöl oldu. Yeri geldi acının adı Elâzığ, Lice, Gediz oldu. Yeri geldi gözyaşlarımız Dinar, İzmir, Kocaeli, Adapazarı, İstanbul, Ağrı, Denizli için aktı. Acının merkez üssü; 1999’da Gölcük ve Düzce, 2003’te Bingöl, 2011’de Van, 2020’de İzmir Seferihisar oldu.

Bundan bir yıl önce, 6 Şubat 2023’te ise hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü. Sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Elâzığ ve Diyarbakır değil, hepimiz derin bir acıyla sarsıldık, yıkıldık. Şaibeli resmi rakamlara göre 53 binin, gerçekçi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde canımız 6 Şubat depremi ile aramızdan koparıldı. Başta yıkımın yaşandığı 11 kentimizde yaşayanlar olmak üzere kimimiz eşini, annesini, babasını, kimimiz çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti.

Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi. Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporlar hazırladı. Sadece bilim insanlarının, meslek odalarının değil, devletin hazırladığı resmi raporlarda da hep aynı şeylerin altı çizildi. Hatırlayalım, on binlerce sayfalık o raporlarda ne denildi?

“Deprem öngörülemez, bilinemez bir doğa olayı değil. Bu ülkenin bir gerçeği” denildi.

“Deprem kaçınılmaz. Ancak depremin ağır sonuçlarından kaçınmak mümkün” denildi.

Depremin ağır sonuçlarından kaçınmak için gerekli bilgimiz, insan kaynağımız, hukukumuz, kurumsal yapılarımız var. Yeter ki bunları işlevli hale getirelim, gecikmeden derhal önlem alalım” denildi.

6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde “duymadım, görmedim, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar.

Japonya’da yaşandığında can kaybı üç beş kişiyi geçmeyen bir deprem bizde on binlerce vatandaşı hayatından eden, kentleri yerle bir eden bir felakete dönüşmüştür. Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir. Ne de binalardır. Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz. Çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir. Şimdi birileri çıkıp unutmadık diyorlar ama sadece depremi ve yitirilen canları unutmamak yetmez. Buradan bir kez daha bazı şeylerin altını çiziyoruz: Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık. Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık. Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, çaresizlikle kıvranan, derdine derman arayan depremzedeleri “kimse kalkanları kaldırmayacağımızı zannetmesin” tehdidiyle susturmak isteyenleri unutmadık.

KESK olarak yüzlerce gönüllümüzle deprem bölgesine gitmeye çalışırken önümüze konulan engelleri, sadece bizim değil muhalefet partilerinin, STK’ların yardımlarının depremzedelere ulaştırılmasına engel olanları unutmadık. Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık. Deprem bölgesine atanıp kalacak yer bulamayan öğretmenleri ve okulu olmayan çocukları unutamıyoruz. Aradan bir değil, yüz yıl da geçse yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız. Ve buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz. Depremden sonra Milli Dayanışma Paketi çıkardınız. Halktan alınan KDV, ÖTV. Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergiler fahiş oranda artırdınız. Yetmedi.. 2023 Temmuz’unda 762 milyar lirası depremle ilgili harcamalara ayrılmak üzere 1

Trilyon 120 Milyarlık Ek bütçe yaptınız. Bu da yetmedi… 2024 bütçesinde yine halktan, çalışanlardan alınan vergiler bir yıl öncesine göre ikiye katladınız. Ama aradan geçen bir yıla rağmen deprem bölgesinde hala tek bir çivinin çakılmadığı, molozların dahi kaldırılmadığı yerler var. İşsizlik, kayıt dışı çalışma, sömürü diz boyu. Milyonlarca insan adeta konteyner kente, çadır kente dönüşmüş şehirlerde kaderin terk edilmiş durumda. Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor. Soruyoruz: Nereye gitti bizlerden topladığınız vergiler? Topladığınız vergileri depremzedenin yaralarını sarmak yerine kime, kimlere harcadınız?

Milyonlarca insan sizden resmî törenler düzenleyip, nutuklar atmanızı değil, başını sokacak bir çatı istiyor.

Milyonlar sizden yaşadığı acıları istismar etmenizi, yerel seçim yatırımı olarak kullanılmanızı değil, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor. Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar sizden “zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarına çökmenizi, yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar dikmenizi değil, en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamanızı istiyor.

Milyonlar, sizden 6 Şubat depremini “asrın felaketi” olarak yutturmaya, “kader” olarak göstermeye çalışmaktan artık vazgeçmenizi, olası depremlere karşı bir an önce önlem almanızı bekliyor. Son söz olarak buradan depremzedeler başta olmak üzere tüm halkımıza sesleniyoruz. Depremlerin, sellerin, doğa olaylarının binlercemizi yaşamdan koparan birer felakete dönüştürüldüğü, Bizim payımıza her seferinde acıların, yıkımların düştüğü, Ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü, Haklarımızın, özgürlüklerimizin ortadan kaldırıldığı bu bozuk düzen bizim düzenimiz değildir.

Bu bozuk düzende sağlam çark olmaz. İnsana, emeğe, doğaya düşman bu bozuk düzene, köhne sisteme karşı emek ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Depremzede kardeşlerimizle 6 Şubat depreminin ilk gününden itibaren başlattığımız dayanışmamızı büyütmeye, acılarımızı paylaşmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya devam edeceğiz. Emek ve Demokrasi birleşenleri olarak 6 Şubat depremi başta olmak üzere bugüne kadar yaşadığımız depremlerde, afetlerde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarını kaybedenlere bir kez daha başsağlığı diliyoruz.