Ezgin, açıklamasına öncelikle çok genç yaşta kaza sonucu hayatını kaybeden Av. Ezgi Başak Akyürek’i anarak başladı. Akyürek’in ailesine başsağlığı dileyen Ezgin, “Kendisini her daim sevgi ile anacağız” dedi.
Ezgin, 8 Mart’ın tarihine atıfta bulunarak açıklamasını şöyle sürdürdü, “Öncelikle tarihe adlarını yazdıran kadınları yad etmek ve 8 Martın bizlere nasıl miras kaldığından bahsederek başlamak istiyoruz. 8 Mart 1857 tarihinde ağır çalışma koşullarını protesto etmek, istihdam ve güvenlik haklarını talep etmek için direnişe geçen dokuma işçisi kadınlardan 129’u çıkan çatışma ve yangında yaşamını yitirmiştir. Bundan elli üç yıl sonra, kadının insan hakları için savaş veren bir başka kadın, Clara Zetkin, 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önererek kadınların mücadelesini tarihin sayfalarına yazdırırken 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Mart tarihini “Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü” olarak ilan etmiştir. Böylece, 8 Mart kadınların mücadele ve dayanışmasının kutlandığı gün olmuştur. 2025 yılında kadınlar hala eşit işe eşit ücret, yaşam hakkı ve istihdam için aynı kararlılıkla ilerlemeye devam ediyor. Bugün dünya kadınları, hayatı ve dünyayı kadınlardan yana değiştirmek için “bugün ben de varım, dün de vardım, yarın da var olacağım” diye haykırıyorlar. Eşitlik, adalet, özgürlük, emek, barış ve dayanışma için seslerini birleştiriyorlar. Bu uğurda mücadele vermiş kadınlardan devraldıkları bayrağı yine bugün de dalgalandırıyorlar. Bugün hala Fırsat eşitliğinin sağlanmaması nedeniyle kadınlarımız eğitim haklarından yoksun kalmakta, istihdam olanaklarından yararlanamamakta; yönetim ve karar alma mekanizmalarında yeterince yer alamamaktadırlar. Yine kadın cinayetlerinin önlenememesi nedeniyle yaşam hakları tehdit edilmektedir. Kadını eşit ve özgür bir birey olarak görmeyen zihniyetin beslendiği, güç aldığı bir sosyal ve siyasal ortamın sorgulanması yapılmadan, ortadan kaldırılmadan kadının insan haklarının ihlallerinin önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle ülkemizde, aile içinden başlayarak kamusal alana yayılan cinsiyet ayrımcılığına ve eşitsizliğine neden olacak politikaların sonlandırılması gerekmektedir. Hak savunucusu olarak bizler; uzun mücadeleler sonucunda elde edinilmiş Kadın Hakları kazanımlarından vazgeçilmesine yönelik her türlü girişime karşı, kadının insan hakları mücadelemizi dünden daha büyük bir inanç ve dayanışmayla sürdürme kararlılığındayız. Var olan kazanımlarımızı korurken daha ileriye gidecek adımları atmak asli görevimizdir.
Erzincan Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak günümüz Türkiye’sinde; öncelikle kadının yaşam hakkına saygı duyulması için gereken tüm tedbirlerin ivedilikle alınmasını, kadına karşı her türlü ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesini, yoksulluk ile mücadele edilmesini, kadınlarla erkeklerin her alanda eşit hak ve özgürlüklere sahip olmalarını, kız çocuklarının erken yaşta yapılan ve/veya istismarcısı ile evliliği meşrulaştıran yasal düzenlemelerin kati suretle önüne geçilmesini, kadın bedeni üzerinden yürütülen politikalara derhal son verilmesi gerekliliğini savunuyoruz. Şehrimizde yasayan her kadının teminatı olacağımızı vurguluyoruz” şeklinde konuştu.